Diplomasinin arka kapısı: İngilizler Ahmed eş-Şera’yı Inter Mediate ile montajladı
Diplomasinin arka kapısı: İngilizler Ahmed eş-Şera’yı Inter Mediate ile montajladı
Ömür Çelikdönmez'in yazısı...
Ömür Çelikdönmez'in yazısı...
Siyaset kelimesi Arapça kökenlidir. Lügatte “bir nesneyi düzgün ve iyi durumda tutmak için özenle gözetmek, hayvanı ehlileştirmek, atı terbiye etmek” gibi anlamları var. Boşuna değil, atla ilgilenen kişiye “seyis” denmesi. Çünkü bu iş öyle rastgele yapılmaz, emek ister, sabır ister. Siyaset de öyle. Hele ki İngiliz usulü yapılıyorsa, ortada bir “tımar” varsa, orada bir şeyler dönüyordur.
Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere. Malum, İngilizler yüzyıllardır Ortadoğu’nun balans ayarıyla meşgul. Zaman zaman bazı “iki ayaklıları” bakım ve onarıma alıyorlar. Nasıl ki bir atı rehabilite ederseniz, eğer işinize yarayacaksa, bir siyasal figürü de aynı yöntemle sisteme entegre edersiniz.
İşte tam da bu minvalde, Suriye’deki kirli savaşın arka perdesinde, sahnede dikkat çeken yeni bir oyuncu var: Ahmed eş-Şera. Nam-ı diğer Ebu Muhammed el-Culani. HTŞ’nin yani Heyet Tahrir el-Şam’ın lideri. Eskiden El-Kaide saflarında cirit atan bu isim, bugünlerde bir “barış güvercini” gibi pazarlanıyor. İngilizler tımar etmiş, incitmeden törpülemiş, parlatıp cilalayıp vitrine koymuş.
Kim mi söylüyor bunları?
ABD’nin eski Suriye Büyükelçisi Robert Ford. Hani şu Baltimore’daki Uluslararası İlişkiler Konseyi’nde bol bol nutuk atan, sahadaki gerçekleri ayak oyunlarıyla süslemeyi seven diplomat.
Ford açık açık söylüyor: İngiltere merkezli bir çatışma çözümü kuruluşu, Ahmed eş-Şera’yı siyasi sahneye hazırlamış. Hatta bu kurumla kendisinin de danışmanlık düzeyinde çalıştığını itiraf ediyor. Başlarda çekimsermiş ama sonra İngilizler keseyi açınca, Ford da “cumburlop” dalmış projeye.
Anlayacağınız, İngiltere Sömürgeler Bakanlığı refleksiyle hareket etmeye devam ediyor. Yeni aktör ihtiyacına binaen, “ölüyü diriltme” maharetlerini bir kez daha sergilemişler. Evet, Şam’da devrim olmadan önce Beşşar Esed’i yoğun bakıma alanlar, şimdi de HTŞ liderini “ehlîleştirme” derdinde. Amaç belli: Terörü demokratik söylemle makyajlayıp uluslararası kamuoyunun önüne sürmek.
Velhasıl kelam, İngiliz aklı durduğu yerde durmaz. Dün besleyip büyüttükleri “cihatçıyı, bugün ütüleyip kravat takarak “siyasi figür” diye pazarlıyorlar. Neymiş efendim, çatışma çözümüymüş, entegrasyonmuş, rehabilitasyonmuş. Geçin bunları! Külahıma anlatın. Oyun büyük. Ahmed eş-Şera’nın dosyasını raftan indirip cilalayanlar, bize “bu çocuk değişti” demeye çalışıyor. Halbuki ne değiştiği var ne dönüşen bir şey; sadece ambalaj yeni, içindekiler aynı. İngilizler yine bildiğimiz gibi: Gölge etmiyorlar, doğrudan senaryo yazıyorlar.
Inter Mediate ve İngiliz Derin Aklının Yeni Gözdesi: Ahmed eş-Şera
Peki, bu Ahmed eş-Şera nasıl oldu da birden sütten çıkmış ak kaşık gibi kılçıksız balık modunda kamuoyuna takdim edildi? Cevap, İngiltere merkezli bir kurum olan Inter Mediatete saklı. Siyaset sahnesinde kartlar açık oynanmaz; kimi aktörler gizli odalarda hazırlanır, sonra sahneye sürülür. Inter Mediate de bu işin tam merkezinde duran, Dışişleri Bakanlığı ve İngiliz gizli servisiyle iç içe.
2011 yılında kurulan bu İngiliz sivil toplum kuruluşunun kurucuları öyle sıradan isimler değil. Tony Blair’in özel kalem müdürlüğünü yapmış olan Jonathan Nicholas Powell ve yıllarca İngiliz diplomasisinin Kuzey İrlanda masasını tutan Martin Griffiths. Powell, bugün Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı koltuğunda oturuyor. Yani mesele öyle sivil toplum, çatışma çözümü gibi masum başlıklarla açıklanabilecek kadar basit değil; ortada devlet aklı var, hem de İngiliz usulü çalışan bir istihbarat diplomasisi.
Powell’ın on yedi yıl boyunca İngiliz Dışişleri’nde diplomatlık yaptığı, sonrasında Morgan Stanley gibi küresel sermayenin kalesi sayılan bir finans devinde çalıştığı da unutulmamalı. Griffiths desen, yıllarca BM adına Yemen’de çözüm aradı, ardından BM Genel Sekreter Yardımcısı oldu. Yani kurumun vitrini de, arka planı da hayli derin.
Inter Mediate’in resmi beyanlarına göre amaçları, “etkili diplomatik kanalların bulunmadığı çatışmalarda gizli ve anlamlı diyaloglar geliştirmek”. Yani devletler arası ilişkilerde görünmeyeni görünür kılmak değil, görünmesi istenmeyeni perdelemek. Bu yüzden Suriye gibi karmaşık dosyalarda tam da İngiliz aklına uygun biçimde hem taraflarla konuşup hem hiçbir taraf gibi görünmeden pozisyon alabiliyorlar.
Ve işte tam da bu noktada, Ahmed eş-Şera devreye giriyor. Suriye’de taşlar yerinden oynamadan çok önce, El Şera’nın İngiltere ile kurduğu temas, aslında sadece bir bireyin dönüşümünden ibaret değil. Bu, İngiltere’nin Orta Doğu’daki oyun planlarının güncellenmiş versiyonudur. Rejimin yıkılıp yıkılmamasından öte, savaş sonrası dönemin dizaynına dair bir mühendisliktir bu.
Esad rejimi Rusya ve İran gibi geleneksel müttefikleriyle ayakta kalmaya çalışırken, Batı’yla da dolaylı kanallar açmaktan geri durmamıştır. Inter Mediate gibi aktörlerin sahada aktif rol oynaması, bu dolaylı ilişkilerin somut göstergesidir. İngiltere’nin derdi yalnızca barış değil; bölgedeki askeri-siyasi dengeyi kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirmek. Yani hem masaya oturup “arabulucu” rolü oynuyorlar, hem de masanın altından kart dağıtıyorlar.
Ahmed eş-Şera’nın İngiltere ile kurduğu bu ilişki ne anlık bir taktik ne de salt bireysel bir açılım. Aksine, Batı'nın Suriye'deki derin hesaplarının sahadaki uzantısıdır. Sözde çatışma çözümü adı altında sürdürülen bu temaslar, Suriye’nin geleceğine dair yürütülen stratejik planlamaların sessiz ama etkili bir parçası. Esad yönetimi de bu ilişkileri kullanarak, yalnızca Doğu’ya yaslanan bir rejim değil, Batı’yla da dengeli oynayan bir aktör olduğunu göstermeye çalışıyor.
Sonuç itibariyle, İngiltere Ahmed eş-Şera üzerinden sadece bir adamı değil, tüm bir bölgeyi tımar ediyor. Hem sahadaki aktörü şekillendiriyor hem uluslararası kamuoyunun algısını. Bu ilişki, savaş sonrası dönemin hangi aktörlerle yürütüleceğine dair ipuçları veriyor. Ve görünen o ki, İngilizler yine aynı oyunu oynuyor: Terörle mücadele şemsiyesi altında yeni müttefikler devşiriyor, diplomatik masayı istedikleri gibi kuruyorlar. Şera’nın hikâyesi, bu büyük senaryonun sadece bir perdesi. Perde kapanmadı, daha yeni açılıyor.
Bizimkiler çay kahve içerken İngilizler Fransızlar Amerikalılar Suriye tarlasını sürmüş
Colani/Şara ilk uluslararası çıkışını Şubat 2020'de yaptı. O dönemde Robert Malley tarafından yönetilen Uluslararası Kriz Grubu, Colani'nin HTŞ'nin küresel terör listelerinden çıkarılması çağrısında bulunduğu geniş kapsamlı bir röportaj yayınladı. Daha sonra eski ABD Başkanı Joe Biden'ın İran elçisi olan Malley, Beyaz Saray'ı HTŞ ile iletişim kanallarını açmaya özel olarak teşvik etti.
Eski El Kaide liderinin mesajı açıktı: HTŞ Suriye dışında hiçbir tehdit oluşturmuyordu. Birkaç ay sonra HTŞ'nin baş hukukçusu Abdül Rahim Atun da Le Temps gazetesine verdiği demeçte bu cümleyi yineleyerek örgütün çatışma değil uluslararası yardım istediğini iddia etti. Bu, Fransa'nın Esad kontrolünde olmayan bölgelerle devam eden angajman politikasına verilen bir sinyaldi.
Ardından imaj değişikliği geldi. Aralarında PBS'den Martin Smith'in de bulunduğu Batılı gazeteciler, bu kez takım elbise giymiş ve kravat takmış olan Colani ile buluştu. Bu yeni bir karakterin ortaya çıkışıydı: Militan bir komutan değil, ulusal bir lider.
Dışişleri Bakanı Hasan Esat Şeybani (o zamanlar Zaid al-Attar takma adıyla faaliyet gösteriyordu) perde arkasından HTŞ'nin dönüşümüne aracılık etti. Shaibani 2017'de, yaptırım uygulanan gruplarla müzakere etmesiyle tanınan eski İngiliz diplomat Jonathan Powell da dahil olmak üzere Batılı istihbarat yetkilileriyle gizli görüşmeler yaptı.
İngiliz dış istihbarat servisi Secret Intelligence Service SIS veya yaygın adıyla MI6 (Military Intelligence, Section 6)’nınbir temsilcisi ile Heyet-i Tahriru'ş-Şam (HTŞ) lideri Ebu Muhammed el-Cevlani arasında Suriye'de bir görüşme gerçekleştiği haberleri haziran 2021’de servis edildi
Yolun sonu görünüyor
Son tahlilde, Suriye satranç tahtasında taşlar çoktan dizilmiş, hamleler planlanmışken Türkiye’nin dışişleri ve istihbarat bürokrasisi seyirci koltuğuna hapsolmuş durumda. Olan biteni anlamak yerine, olup bittikten sonra yorum yapmaya, pozisyon almaya çalışmak, devlet aklıyla değil refleksle hareket edildiğini gösteriyor.
İngilizler, HTŞ’yi cilalayıp küresel sisteme entegre ederken, Fransızlar angajman kanallarını açık tutarken, Amerikalılar da bu sürecin arkasında ince ayar çekerken; bizimkiler hâlâ "kim kimle görüştü", "hangi çay içildi" tartışmasındalar. Bu tablo, Türk diplomasisinin ve istihbarat aklının sahadaki gerçekliği okuyamayan, süreci yönetemeyen, dahası kendi oyun planı olmayan bir profil çizdiğini açıkça ortaya koyuyor. Sorumluları kamuoyunun malûmu.
Ömür Çelikdönmez / ENP
Gerekçeli Kaynakça
https://www.gov.uk/government/people/jonathan-powell
https://www.newarab.com/news/syria-denies-ex-us-ambassador-claims-secret-sharaa-meetings
https://thecradleturkiye.com/articles/takim-elbiseli-colani-fransa-dislanmis-birini-nasil-partnere-donusturdu
https://www.theguardian.com/world/2014/may/23/david-cameron-former-blair-aide-jonathan-powell-libya
https://turkish.aawsat.com/home/article/ingiltere-mi6nın-heyet-i-tahriruş-şam’la-görüştüğüne-dair-iddialar-karşısında
https://turkish.aawsat.com/arap-dünyası/5145955-şara’ya-hangi-ingiliz-kurumu-siyasi-danışmanlık-hizmeti-verdi
https://syrianobserver.com/foreign-actors/syrian-presidency-denies-fords-account-of-private-meeting-with-president-sharaa.html
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.