deneme bonusu grandpashabet güncel adres betpark süperbetin giriş betebet bets10 Matadorbet vdcasino tipobet giriş onwin giriş deneme bonusu veren siteler 2023 giriş onwin grandpashabet grandpashabet

Akkuyu NGS'de yeni dönem…

Genel 26.12.2025 - 11:54, Güncelleme: 26.12.2025 - 11:54
 

Akkuyu NGS'de yeni dönem…

.

Bu yılın başlarında çeşitli sebeplerden dolayı Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) projesinde istihdam edilen çalışan sayısında ciddi azalmalar olmuştu. Sahada çalışanların sayısı 10 binin epeyce altına inmişti. Ancak geçen hafta son durumu merak edip araştırdığımda, çalışan sayısının 13 bini aştığını öğrendim. Bu tablo, Akkuyu’da şirketler arasındaki sorunların aşıldığını ve Rusya’nın finansman meselesini ciddi ölçüde hallettiğini gösteriyor. Nükleer santral bu ivmeyle yeni yıla girecek ve Türkiye, ilk nükleer enerji kaynağı ile tanışmış olacak. Medyaya da yansıdığı üzere Akkuyu NGS için Aralık 2025’te kritik bilgiler paylaşıldı. Tablo yeni bir gecikmenin olmayacağını, nükleer enerjiye ulaşmamız için kısa bir süre kaldığını gösteriyor. Birinci ünitenin devreye alınması 2026 yılının da en önemli haberlerinden birisi olacak. Daha önce hizmete giriş tarihi açıklanmasına rağmen yaşanan gecikmelere çeşitli sorunlar sebep olmuştu. Pandemi süreci, Akkuyu’da Rus şirketlerin kendi aralarında yaşadıkları problemler, Türk şirketini devreden çıkarma girişimleri ve Rusya’nın Ukrayna saldırısı sonrası ortaya çıkan ambargolar projenin gelişim sürecini etkiledi. Mesela, son olarak 2025’te ilk ünitenin hizmete gireceği açıklanmıştı; ancak bu tarihin ertelenmesinde Alman Siemens gibi tedarikçilerin planlanmış ekipmanları temin etmemesi etkili oldu. Ayrıca Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle devreye giren uluslararası finansman kısıtlamaları da projede sorun yaşattı. Finansman sorunu, Rusya ve Türkiye'nin ortak çözüm arayışıyla BOTAŞ üzerinden giderildi. İnşaatta hızlanma başladı. Çalışan sayısı da finansman meselesinin çözümüyle birlikte artışa geçti. Şu an 13 bini aşan çalışan sayısının yakın zamanda 20 bine ulaşmasının planlandığını öğrendim. Akkuyu NGS ile Türkiye önemli bir tecrübe kazandı ve kazanmaya devam ediyor. Çok sayıda yerli şirketimiz görev üstlendi. Özellikle Rusya’nın yaşadığı çeşitli problemler sebebiyle ilgisinin başka alanlara kaymasının da etkisiyle, Türk şirketlerinin yerelleşme oranı planlanandan daha yüksek seviyelere ulaştı. Öte yandan Akkuyu NGS’de maliyetlerin, proje başlangıcına göre önemli oranda arttığı ifade ediliyor. Bu kapsamda Rosatom yetkililerinin maliyetleri düşürme noktasında, Türkiye’den %5 oranında uygulanması planlanan stopaj kesintisi için destek talep ettikleri belirtiliyor. Moskova’nın maliyetlerin daha fazla artmasını istemediği, projenin verimliliğinin bozulmaması için Ankara’da görüşmeleri sürdürdüğü, bir yandan da projeye ortak arayışına devam ettiği vurgulanıyor. Yerli şirketlerin biriken alacakları için de iki ülkenin ilgili kurumları arasında müzakereler de henüz netleşmiş değil. Projenin yol haritası ise önemli oranda şekillendi; 2026’da ilk ünitenin, 2027’de ise ikincisinin hizmete alınması planlanmış durumda. Akkuyu NGS’nin 3. ve 4. üniteleri ise devam eden yıllarda ilk iki üniteye göre daha kolay ve sorunsuz devreye alınacak. Kısacası 2026’da ilk nükleer enerjiyle tanışmış olacağız. Başıboş drone meselesi! Türkiye son günlerde meçhul drone’larla test ediliyor. Çeşitli sınıflarda ve özelliklerdeki drone’lar, sadece ülkemizin değil dünyanın da uğraştığı en önemli problemlerden biri. Ülkemizin övünç kaynağı Bayraktar TB2’lerin Rusya-Ukrayna savaşında oyun değiştirici rol oynamaya başlamasından sonra savaş stratejilerinde yeni bir sürece girildi. İnsansız Hava Araçlarının (İHA) bir savaşta konvansiyonel harp platformları karşısında neler yapabileceği; tank, zırhlı araçlar ve gemiler karşısındaki etkinliği modern dünyada farklı bir dönemi başlattı. Şu an siz bu satırları okurken, Rusya’dan Ukrayna’ya ve Ukrayna’dan Rusya’ya binlerce drone gönderildiğini düşünebilirsiniz. Rusya’nın sadece bir günde 10 bin, Ukrayna’nın da 7 bin adet çeşitli büyüklük ve özelliklerdeki drone’u karşılıklı olarak birbirlerine karşı kullandıkları biliniyor. Maliyet etkin olan bu drone’lar bazen çok büyük hasarlara ve güvenlik endişelerine sebep oluyor. Çok iyi korunduğu ifade edilen Moskova’nın merkezine kadar ulaşan drone’lara bile şahit olunuyor. Dolayısıyla günümüzde hiçbir ülkenin çeşitli vasıflardaki drone’lar karşısında kesin bir çözümü maalesef yok. En fazla belli tesisler ve bölgeler ancak belirli ölçülerde korunabiliyor. ABD Devlet Başkanı Trump’ın yabancı (Çin) drone’lara yasak getirmesinin en önemli gerekçesi kontrol edilememeleri… Türkiye’ye yönelen insansız hava araçlarına da dünyanın yaşadığı bu sorun çerçevesinde bakmak gerekiyor. Hava savunma sistemleriyle tespit edilebilenler olduğu gibi, yer yüzeyine çok yakın uçan küçük araçları kontrol altına almak maalesef çok zor. Bu sebeple eleştirilerde ifrat ve tefrit çizgisinde olmamak gerekir. Tespit edilen bir İHA sonrası “tam anlamıyla başarılıyız” denemeyeceği gibi, sınırlarımızın içine kadar fark edilmeden girenler karşısında da “neden hava savunma sistemimiz yakalayamadı?” eleştirisi de doğru değildir. Yukarıda da dikkat çektiğim üzere drone veya özellikle küçük İHA’lar dünyanın ortak meselesi… SYS Grup Genel Müdürü Utku Aral ile bir araya geldiğimde, özellikle Ukrayna-Rusya savaşındaki yeni konsept savaş stratejilerini yakından takip ettikleri için gelişmeleri sordum. Yukarıda aktardığım bilgilerin bir kısmını da Aral’dan aldım. Utku Aral, böylesine drone etkin bir hava sahası altında, açıkta görev yapan bir tankın en fazla bir saat dayanabildiğini, zırhlı kara araçlarında ise bu sürenin daha da düştüğünü söyledi. Ayrıca bir insanın kullanabileceği ölçekteki her hava aracının “insansız” olarak sahaya sürüldüğü düşünülmemeli. Eğlence ve hobi amaçlı geliştirilen drone’lar ile askeri İHA’lar birbirine karışmış durumda. Duruma, konuma ve amaca göre maliyet etkin araçlar geliştirilip kullanılıyor; aynı anda yüzlercesi tek bir hedefe yönlendirilebiliyor. Karadeniz bölgesinden Türk hava sahasına giren bir İHA, F-16’lar tarafından kontrollü şekilde düşürüldü. Hangi ülkeye ait olduğuna dair bir bulguya rastlanmadı. Kocaeli’de düşen İHA’nın ise Rus yapımı Orlan-10 tipi keşif-gözetleme İHA’sı olduğu açıklandı. Balıkesir’de çiftçiler tarafından bulunan İHA’nın hangi ülkeye ait olduğu ise anlaşılamadı; ancak Rus İHA’sı olabileceğine dair bazı bulgular olduğu iddia edildi. Uluslararası ilişkiler açısından bakıldığında, bu tür kontrolsüz İHA’ların durumunu düzenleyen bir hukuk yok. Kime ait olduğu tespit edildiğinde ise “Yanlışlıkla gitmiş veya kontrolden çıkmış olabilir” gibi savunmalar yapılabiliyor. Roketsan’ın hava savunma sistemleri ile Aselsan’ın elektronik harp ve anti-drone teknolojilerinin, yaşadığımız dönemin problemlerine bakıldığında ne kadar değerli olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. İyi tarafından bakıldığında ise Türkiye’nin hava savunma ve anti-drone sistemleri, ihracatta yeni pazarların önünü açabilir. SOCAR’ın GAMA adımı PETKİM’e de yansır mı? Haber Bakü’den geldi. SOCAR Türkiye, GAMA Enerji’nin İç Anadolu Doğal Gaz Kombine Çevrim Santrali’ni satın almış. Satış sözleşmesi, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Azerbaycan Başbakanı Ali Asadov’un katılımıyla, Bakü’de düzenlenen 2. Azerbaycan–Türkiye Yatırım Forumu’nda imzalanmış. SOCAR'ın bu satın almayla enerji tedarik ve ticaret faaliyetlerini güçlendirerek; üretim faaliyetleriyle entegre, sürdürülebilir ve rekabetçi bir değer zinciri oluşturacağı belirtiliyor. SOCAR’ın benzer bir yaklaşımı, İzmir’de Star Rafinerisi’nin yanı başındaki Türkiye’nin köklü sanayi kuruluşu PETKİM için de göstermesini merakla bekleyenlerdenim. Star’a entegre olan PETKİM’de, uzun süreli duruşa geçen fabrikaların yeniden faaliyete geçmesi için ilgiye ihtiyaç duyduğunu SOCAR Türkiye yetkililerine hatırlatmak yararlı olacaktır. PETKİM’de üretimle birlikte nitelikli çalışan sayısı da düşüyor. Bu sebeple SOCAR’dan bir güzel haber de PETKİM için bekleniyor.
.

Bu yılın başlarında çeşitli sebeplerden dolayı Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) projesinde istihdam edilen çalışan sayısında ciddi azalmalar olmuştu. Sahada çalışanların sayısı 10 binin epeyce altına inmişti. Ancak geçen hafta son durumu merak edip araştırdığımda, çalışan sayısının 13 bini aştığını öğrendim. Bu tablo, Akkuyu’da şirketler arasındaki sorunların aşıldığını ve Rusya’nın finansman meselesini ciddi ölçüde hallettiğini gösteriyor. Nükleer santral bu ivmeyle yeni yıla girecek ve Türkiye, ilk nükleer enerji kaynağı ile tanışmış olacak.

Medyaya da yansıdığı üzere Akkuyu NGS için Aralık 2025’te kritik bilgiler paylaşıldı. Tablo yeni bir gecikmenin olmayacağını, nükleer enerjiye ulaşmamız için kısa bir süre kaldığını gösteriyor. Birinci ünitenin devreye alınması 2026 yılının da en önemli haberlerinden birisi olacak.

Daha önce hizmete giriş tarihi açıklanmasına rağmen yaşanan gecikmelere çeşitli sorunlar sebep olmuştu. Pandemi süreci, Akkuyu’da Rus şirketlerin kendi aralarında yaşadıkları problemler, Türk şirketini devreden çıkarma girişimleri ve Rusya’nın Ukrayna saldırısı sonrası ortaya çıkan ambargolar projenin gelişim sürecini etkiledi. Mesela, son olarak 2025’te ilk ünitenin hizmete gireceği açıklanmıştı; ancak bu tarihin ertelenmesinde Alman Siemens gibi tedarikçilerin planlanmış ekipmanları temin etmemesi etkili oldu. Ayrıca Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle devreye giren uluslararası finansman kısıtlamaları da projede sorun yaşattı.

Finansman sorunu, Rusya ve Türkiye'nin ortak çözüm arayışıyla BOTAŞ üzerinden giderildi. İnşaatta hızlanma başladı. Çalışan sayısı da finansman meselesinin çözümüyle birlikte artışa geçti. Şu an 13 bini aşan çalışan sayısının yakın zamanda 20 bine ulaşmasının planlandığını öğrendim.

Akkuyu NGS ile Türkiye önemli bir tecrübe kazandı ve kazanmaya devam ediyor. Çok sayıda yerli şirketimiz görev üstlendi. Özellikle Rusya’nın yaşadığı çeşitli problemler sebebiyle ilgisinin başka alanlara kaymasının da etkisiyle, Türk şirketlerinin yerelleşme oranı planlanandan daha yüksek seviyelere ulaştı.

Öte yandan Akkuyu NGS’de maliyetlerin, proje başlangıcına göre önemli oranda arttığı ifade ediliyor. Bu kapsamda Rosatom yetkililerinin maliyetleri düşürme noktasında, Türkiye’den %5 oranında uygulanması planlanan stopaj kesintisi için destek talep ettikleri belirtiliyor. Moskova’nın maliyetlerin daha fazla artmasını istemediği, projenin verimliliğinin bozulmaması için Ankara’da görüşmeleri sürdürdüğü, bir yandan da projeye ortak arayışına devam ettiği vurgulanıyor. Yerli şirketlerin biriken alacakları için de iki ülkenin ilgili kurumları arasında müzakereler de henüz netleşmiş değil.

Projenin yol haritası ise önemli oranda şekillendi; 2026’da ilk ünitenin, 2027’de ise ikincisinin hizmete alınması planlanmış durumda. Akkuyu NGS’nin 3. ve 4. üniteleri ise devam eden yıllarda ilk iki üniteye göre daha kolay ve sorunsuz devreye alınacak. Kısacası 2026’da ilk nükleer enerjiyle tanışmış olacağız.

Başıboş drone meselesi!

Türkiye son günlerde meçhul drone’larla test ediliyor. Çeşitli sınıflarda ve özelliklerdeki drone’lar, sadece ülkemizin değil dünyanın da uğraştığı en önemli problemlerden biri. Ülkemizin övünç kaynağı Bayraktar TB2’lerin Rusya-Ukrayna savaşında oyun değiştirici rol oynamaya başlamasından sonra savaş stratejilerinde yeni bir sürece girildi. İnsansız Hava Araçlarının (İHA) bir savaşta konvansiyonel harp platformları karşısında neler yapabileceği; tank, zırhlı araçlar ve gemiler karşısındaki etkinliği modern dünyada farklı bir dönemi başlattı.

Şu an siz bu satırları okurken, Rusya’dan Ukrayna’ya ve Ukrayna’dan Rusya’ya binlerce drone gönderildiğini düşünebilirsiniz. Rusya’nın sadece bir günde 10 bin, Ukrayna’nın da 7 bin adet çeşitli büyüklük ve özelliklerdeki drone’u karşılıklı olarak birbirlerine karşı kullandıkları biliniyor. Maliyet etkin olan bu drone’lar bazen çok büyük hasarlara ve güvenlik endişelerine sebep oluyor. Çok iyi korunduğu ifade edilen Moskova’nın merkezine kadar ulaşan drone’lara bile şahit olunuyor. Dolayısıyla günümüzde hiçbir ülkenin çeşitli vasıflardaki drone’lar karşısında kesin bir çözümü maalesef yok. En fazla belli tesisler ve bölgeler ancak belirli ölçülerde korunabiliyor. ABD Devlet Başkanı Trump’ın yabancı (Çin) drone’lara yasak getirmesinin en önemli gerekçesi kontrol edilememeleri…

Türkiye’ye yönelen insansız hava araçlarına da dünyanın yaşadığı bu sorun çerçevesinde bakmak gerekiyor. Hava savunma sistemleriyle tespit edilebilenler olduğu gibi, yer yüzeyine çok yakın uçan küçük araçları kontrol altına almak maalesef çok zor. Bu sebeple eleştirilerde ifrat ve tefrit çizgisinde olmamak gerekir. Tespit edilen bir İHA sonrası “tam anlamıyla başarılıyız” denemeyeceği gibi, sınırlarımızın içine kadar fark edilmeden girenler karşısında da “neden hava savunma sistemimiz yakalayamadı?” eleştirisi de doğru değildir. Yukarıda da dikkat çektiğim üzere drone veya özellikle küçük İHA’lar dünyanın ortak meselesi…

SYS Grup Genel Müdürü Utku Aral ile bir araya geldiğimde, özellikle Ukrayna-Rusya savaşındaki yeni konsept savaş stratejilerini yakından takip ettikleri için gelişmeleri sordum. Yukarıda aktardığım bilgilerin bir kısmını da Aral’dan aldım. Utku Aral, böylesine drone etkin bir hava sahası altında, açıkta görev yapan bir tankın en fazla bir saat dayanabildiğini, zırhlı kara araçlarında ise bu sürenin daha da düştüğünü söyledi. Ayrıca bir insanın kullanabileceği ölçekteki her hava aracının “insansız” olarak sahaya sürüldüğü düşünülmemeli. Eğlence ve hobi amaçlı geliştirilen drone’lar ile askeri İHA’lar birbirine karışmış durumda. Duruma, konuma ve amaca göre maliyet etkin araçlar geliştirilip kullanılıyor; aynı anda yüzlercesi tek bir hedefe yönlendirilebiliyor.

Karadeniz bölgesinden Türk hava sahasına giren bir İHA, F-16’lar tarafından kontrollü şekilde düşürüldü. Hangi ülkeye ait olduğuna dair bir bulguya rastlanmadı. Kocaeli’de düşen İHA’nın ise Rus yapımı Orlan-10 tipi keşif-gözetleme İHA’sı olduğu açıklandı. Balıkesir’de çiftçiler tarafından bulunan İHA’nın hangi ülkeye ait olduğu ise anlaşılamadı; ancak Rus İHA’sı olabileceğine dair bazı bulgular olduğu iddia edildi. Uluslararası ilişkiler açısından bakıldığında, bu tür kontrolsüz İHA’ların durumunu düzenleyen bir hukuk yok. Kime ait olduğu tespit edildiğinde ise “Yanlışlıkla gitmiş veya kontrolden çıkmış olabilir” gibi savunmalar yapılabiliyor.

Roketsan’ın hava savunma sistemleri ile Aselsan’ın elektronik harp ve anti-drone teknolojilerinin, yaşadığımız dönemin problemlerine bakıldığında ne kadar değerli olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. İyi tarafından bakıldığında ise Türkiye’nin hava savunma ve anti-drone sistemleri, ihracatta yeni pazarların önünü açabilir.

SOCAR’ın GAMA adımı PETKİM’e de yansır mı?

Haber Bakü’den geldi. SOCAR Türkiye, GAMA Enerji’nin İç Anadolu Doğal Gaz Kombine Çevrim Santrali’ni satın almış. Satış sözleşmesi, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Azerbaycan Başbakanı Ali Asadov’un katılımıyla, Bakü’de düzenlenen 2. Azerbaycan–Türkiye Yatırım Forumu’nda imzalanmış.

SOCAR'ın bu satın almayla enerji tedarik ve ticaret faaliyetlerini güçlendirerek; üretim faaliyetleriyle entegre, sürdürülebilir ve rekabetçi bir değer zinciri oluşturacağı belirtiliyor.

SOCAR’ın benzer bir yaklaşımı, İzmir’de Star Rafinerisi’nin yanı başındaki Türkiye’nin köklü sanayi kuruluşu PETKİM için de göstermesini merakla bekleyenlerdenim. Star’a entegre olan PETKİM’de, uzun süreli duruşa geçen fabrikaların yeniden faaliyete geçmesi için ilgiye ihtiyaç duyduğunu SOCAR Türkiye yetkililerine hatırlatmak yararlı olacaktır. PETKİM’de üretimle birlikte nitelikli çalışan sayısı da düşüyor. Bu sebeple SOCAR’dan bir güzel haber de PETKİM için bekleniyor.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kureselakdeniz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.