deneme bonusu grandpashabet güncel adres betpark süperbetin giriş betebet bets10 Matadorbet vdcasino tipobet giriş onwin giriş deneme bonusu veren siteler 2023 giriş onwin grandpashabet grandpashabet

TÜRK ORDUSU NEREDE?

Genel 15.11.2025 - 13:23, Güncelleme: 15.11.2025 - 13:23
 

TÜRK ORDUSU NEREDE?

Cemal Akkuş'un yazısı..

Türk Askeri Stratejisinin Jeopolitik Dönüşümü, Küresel Varlığı ve Orta-Uzun Vadeli Hedefler Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal güvenlik stratejisi, pasif ve statik bir savunma duruşundan, ulusal çıkarların gerektirdiği her coğrafyada aktif caydırıcılık ve güç projeksiyonu kabiliyetine sahip, çok boyutlu ve hareketli bir yaklaşıma geçmiştir. Bu stratejik değişim, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde etkin bir şekilde varlık gösterdiğini kanıtlamaktadır. Bu rapor, Türkiye’nin askeri anlaşmalarını, yurt dışı üs faaliyetlerini, savunma sanayii dengesini ve yumuşak güç unsurlarıyla entegre stratejisini, tarihsel dönemler ve bölgesel odaklanmalar ekseninde derinlemesine incelemektedir. I. Türkiye'nin Askeri Varlığının Tarihsel Evrimi ve Strateji Değişiklikleri Türkiye’nin askeri stratejisi, dış politika hedeflerine ve küresel jeopolitik çevrenin gerekliliklerine bağlı olarak önemli değişiklikler göstermiştir. 1.1. 1950 Öncesi Dönem (Tek Parti / CHP Dönemi) Bu dönemde temel stratejik hedef, Lozan Antlaşması'yla belirlenen statükoyu korumak ve iç bütünlüğü sağlamaktı. Askerî odaklanma kendi topraklarını korumaya odaklıydı; dışa dönük proje gücü fiilen yoktu. Askerî anlaşmalar kısıtlı kalmış, 1937 Sadabad Paktı gibi bölgesel güvenlik işbirlikleri öne çıkmıştır. 1.2. 1950–1960: Demokrat Parti (DP) Dönemi ve NATO Entegrasyonu DP döneminde (1950-1960), Sovyet tehdidine karşı kolektif savunmaya dayanarak Batı kampına tam entegrasyon (1952 NATO üyeliği) üzerine kurulmuştur. Bu dönemde Türkiye'de yabancı üsler (İncirlik, Kurecik) kurumsallaşmış, ancak bunlar "Türkiye'nin üs kurması" değil, Türkiye'de yabancı üslerdi. Kore'ye asker gönderme, NATO'ya girişin ilk büyük askeri angajmanı oldu. Strateji, güvenliği NATO'ya emanet eden, dış projeksiyon kapasitesi olmayan bir Türkiye profili çiziyordu. Bu dönemde Türkiye-İsrail ilişkileri de ortak askeri işbirliği ve istihbarat paylaşımı yoluyla güçlenmiştir. 1.3. 1960–1980: Kırılmalar ve Otonomi Arayışı Bu dönem, NATO üyeliği sürse de, 1964 Johnson Mektubu ve 1974 Kıbrıs Harekâtı ile birlikte Batı ittifakı çizgisi sorgulanmaya başlamıştır. Kıbrıs Barış Harekâtı (1974), Türkiye’nin ilk büyük çaplı dış askeri operasyonu ve fiilen kalıcı bir dış askerî varlık (Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri) yaratması açısından stratejik bir kırılma noktasıdır. Türkiye, bu dönemde hâlâ savunmacı olsa da, ulusal çıkarı için NATO’nun onaylamadığı bir operasyon yapabilme yeteneğini göstermiştir. 1960'ların ortalarından sonra ikili ilişkilerde soğuma yaşanmasıyla, Türkiye-İsrail ilişkileri 1950'lere kıyasla olumsuz seyretmeye başlamıştır. 1.4. 1980 Sonrası – 2002: Soğuk Savaş Sonrası ve Bölgesel Odaklanma Soğuk Savaş'ın bitimiyle, ana odak terörle mücadeleye kaymıştır. 1990'lardan itibaren Kuzey Irak'ta PKK'ya karşı sınır ötesi harekâtlar ve yarı kalıcı üs bölgeleri ortaya çıkmıştır. 1996 Türkiye–İsrail Askerî İşbirliği Anlaşması ile İsrail, Türkiye’nin önemli askerî teknoloji ortağı haline gelmiş, 1996-1999 yılları arasında ilişkiler stratejik bir zirveye ulaşmıştır. Bu dönemde askeri bürokrasiye İsrail ile ilişkilerde karar alma yetkisi verildiği yorumları yapılmıştır. 1992’de kurulan TİKA ile öncelik yeni bağımsız Türk Cumhuriyetleri ve Balkanlar olmuştur. Strateji, sınırlarda bir "güvenlik kuşağı" oluşturmaya odaklanmıştır. 1.5. 2002’den Günümüze: Ak Parti Dönemi, Küresel Aktörlük ve Güç Projeksiyonu Bu dönem, Türkiye'nin en sert yön değiştirme ve ölçek büyütme dönemidir. Stratejik hedef, ulusal güvenliğe yönelik tehditleri kaynağında bertaraf etmek ve çok boyutlu bir güç projeksiyonu kabiliyetini geliştirmektir. 2002–2011: Yumuşak güç ve barış gücü vurgusu öne çıkmıştır (Afganistan ISAF, Lübnan UNIFIL katkısı). 2016 Sonrası: Suriye’de (Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı) ve Irak’ta (Pençe serisi) derinlikli harekâtlar; Katar ve Somali'de kalıcı büyük eğitim/üs tesisleri; Libya’da fiili varlık kurulmuştur. Mavi Vatan doktrini ile deniz stratejisi kurumsallaşmıştır. Yurtdışı askeri üslerin kurulumu, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerde etkin bir varlık gösterdiğinin fiziksel yansımasıdır. Türkiye-İsrail İlişkileri: 2011'de ilişkiler askıya alınmış, ancak 2016'da normalleşme anlaşması imzalanmıştır. 2018 yılında dahi, Meclis’te Ak Parti’nin askeri anlaşmaları iptal önergesini reddetmesi, askeri ve istihbarat bürokrasisinin siyasi gerilimlerin ötesinde ulusal güvenlik çıkarlarını gözeten bir mekanizma işlettiğini göstermektedir. II. Türkiye'nin Küresel Askeri Ayak İzi: Üsler ve Bölgesel Analiz MSB verilerine göre Türkiye’nin 68 ülke ile 89 askerî işbirliği çerçeve anlaşması, 65 ülke ile de eğitim ve teknik işbirliği anlaşması bulunmaktadır. Bu ağ, Türkiye’yi yakın çevresinde çok merkezli bir güvenlik sağlayıcıya dönüştürmektedir. 2.1. Ortadoğu ve Körfez: Stratejik Derinlik ve Üslerin Rolü Ortadoğu ve Körfez’deki askeri varlık, terörle mücadeleden bölgesel denge kurmaya kadar geniş bir yelpazede stratejik hedeflere hizmet etmektedir. Körfezdeki Türk-Katar Üssü en stratejik üs, Irak Bamarni Üssü PKK ile mücadelede en eski üs, Suriye’deki Resulayn ve El Bab üsleri PYD koridorunu bertaraf etme yolunda en kalabalık ve en yeni üs, Lübnan’daki üs ise deniz ve kara misyonları gerçekleştirebilecek istikrar sağlayıcı üs olarak öne çıkmaktadır. Stratejik Anlamı: Katar üzerinden Körfez'de "sigorta sağlayan" aktör rolü üstlenmek; Irak ve Suriye’de terör örgütlerine karşı derinlikli savunma (Sınır ötesi terör koridorunun bertaraf edilmesi). 2.2. Afrika: Yumuşak Güçle Eklemlenen Askeri Varlık Afrika kıtası, Türkiye’nin en aktif güç projeksiyon alanlarından biridir. Somali (TURKSOM): Türkiye'nin yurt dışındaki en büyük eğitim üssüdür. Amacı, bölgesel istikrarı desteklemek ve yerel ordunun kapasitesini artırmaktır. Afrika Boynuzu ve Hint Okyanusu’ndaki deniz güvenliğine katkı sağlayarak etki alanını genişletmektedir. Libya: 2019 Türkiye–Libya güvenlik ve askerî işbirliği anlaşması, Doğu Akdeniz'de jeopolitik denge kurma ve Mavi Vatan vizyonunun kilit unsurudur. Trablus ve batı Libya'da SİHA ve hava savunma unsurlarıyla TSK danışman ve fiili varlık sağlamaktadır. Kalkınma ve Güvenlik Eklemlenmesi: TİKA’nın projelerinin yaklaşık %40’ı Afrika’da yoğunlaşmakta, Maarif Vakfı ve YEE hızla yayılmaktadır. Bu, askeri varlığı insani yardım ve kültürel bağlarla (Türkofili) destekleyen bir modeldir. 2.3. Balkanlar ve Türkistan (Orta Asya/Kafkaslar) Balkanlar: Askerî varlık yoğun şekilde NATO/AB barış misyonu formatındadır (Kosova KFOR, Bosna EUFOR Althea 3). Arnavutluk’ta NATO çerçevesinde (Pasha Limanı desteği) işbirliği mevcuttur. TİKA ve YEE, bölgedeki kültürel ve tarihsel bağları güçlendirerek "sert güçle istikrar, yumuşak güçle Türkofili" formülünü uygulamaktadır. Türkistan: 1990’lardan itibaren Azerbaycan, Kazakistan ve diğer Türk Cumhuriyetleri ile savunma işbirliği ve eğitim anlaşmaları bulunmaktadır. 2020 Karabağ Savaşı sonrası Azerbaycan’da ortak gözlem merkezi ve yoğun tatbikatlar, Türk Dünyası vizyonunun askeri alandaki en somut çıktısıdır. 2.4. Uzakdoğu, AB ve Amerika Kalıcı üsler bulunmamakla birlikte, savunma ihracatı (Pakistan, Bangladeş, Endonezya) ve NATO/AB yükümlülükleri (Baltık hava polisliği, NATO karargâhları) üzerinden varlık sürdürülmektedir. Türkiye, Avrupa'yı artık birincil operasyon alanı değil, stratejik arka alan olarak görme eğilimindedir. Amerika kıtasında ise Maarif Vakfı ve YTB bursiyerleri aracılığıyla yumuşak güç faaliyetleri ağır basmaktadır. III. Mavi Vatan Stratejisi: Deniz Odaklı Anlaşmalar "Mavi Vatan" doktrini, Türkiye’nin deniz yetki alanlarındaki hak ve çıkarlarını güvence altına almayı amaçlayan, hukuki argümanlar ile askeri caydırıcılığı birleştiren stratejik bir deniz konseptidir. Libya Mutabakatı: Türkiye ile Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması 27 Kasım 2019'da imzalanmış ve 30 Eylül 2020'de Birleşmiş Milletler tarafından onaylanmıştır. Bu diplomatik zafer, Doğu Akdeniz'de Yunanistan–GKRY–İsrail eksenini dengeleme aracıdır. Libya'nın doğusundaki Bingazi merkezli Temsilciler Meclisi'nin (Hafter destekli) bile bu mutabakatı onaylama kararı alması, anlaşmanın bölgesel geçerliliğinin tescili ve "uluslararası hukuk açısından büyük kazanım" olarak değerlendirilmiştir. IV. Savunma Sanayii: Alış, Satış ve Stratejik Bağımlılık Dengesi Savunma sanayii, Türkiye'nin dış politikasını destekleyen ve askeri kapasitesinin ekonomik temelini oluşturan kritik bir araç haline gelmiştir. 4.1. İhracat Performansı ve Stratejik Odak Türk Savunma Sanayii İhracatı 2024 yılında 7.1 Milyar Dolar'a ulaşmıştır. Ocak-Ağustos 2024 döneminde ihracat gelirleri %9.8 oranında artmıştır. Türkiye, SIPRI verilerine göre dünya genelinde en fazla silah ihracatı yapan 12. ülke konumuna yükselmiştir. İhracatın Stratejik Odakları: 2018-2022 dönemi ihracatının en büyük alıcıları sırasıyla Katar (%20), BAE (%17) ve Umman (%13) olmuştur. 2023 verilerine göre ise ABD, Çekya, Romanya, Polonya, Slovakya ve Bulgaristan NATO ve Avrupa bölgesine yapılan ihracatta öne çıkmıştır. Bu veriler, savunma sanayiinin Körfez'de diplomatik normalleşme ve Afrika/Doğu Avrupa’da nüfuz kazanımı için aktif bir araç olarak kullanıldığını göstermektedir. Ana ürünler SİHA'lar, zırhlı muharebe araçları ve deniz platformlarıdır. 4.2. Askeri Alış (İthalat) Profili ve Bağımlılık Analizi İhracat hacmindeki artışa rağmen, Türkiye hala bazı kritik sistemler, özellikle motor teknolojileri ve belirli elektronik harp bileşenleri konusunda dışa bağımlılığını sürdürmektedir. İthalatın Kaynağı: Türkiye’nin geleneksel askeri tedarik kaynakları NATO üyesi ülkeler olmuştur. Özellikle ABD'den ithalatın gelecekte bir miktar artış gösterebileceği öngörülmektedir. Bu durum, Türkiye'nin ulusal savunma sanayi hamlesine rağmen, stratejik kritik sistemlerde NATO içi tedarik zincirine olan yapısal ihtiyacını koruduğunu göstermektedir. Stratejik hedef, yüksek katma değerli ürünlerin ihracatında kalıcı artış sağlayarak bu bağımlılığı sıfıra indirmek ve tedarikçilerle alıcılar arasındaki bağımlılık dengesini değiştirmektir. V. NATO İçi ve Bağımsız Süreçlerin Anlamı Türkiye’nin askeri ilişkileri, NATO içi yükümlülükler ve bağımsız ulusal çıkarlar ekseninde ikiye ayrılmaktadır. NATO İçi: Kosova (KFOR), Bosna (EUFOR), Karadeniz deniz devriyeleri gibi misyonlarda aktif katkı ve komuta yapılarında yer alma. NATO Dışı (Bağımsız): Suriye, Kuzey Irak, Libya, Somali, Katar, Azerbaycan'daki tüm kritik dış üs ve harekât alanları NATO şemsiyesi dışında, tamamen ikili ya da ulusal kararlarla yürütülmektedir. Bu, NATO'nun tehdit algılama ve müdahale hızının Türkiye’nin acil ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kaldığı durumlarda operasyonel esneklik sağlamaktadır. Eğit-Donat Programları: 1950’lerden bu yana 67 ülkeden 54.576 askerî personel Türkiye’de eğitim görmüş; bunların 34.144’ü son 10 yılda eğitim almıştır. İlk ortak Pakistan, ardından Azerbaycan, Orta Asya, Balkanlar ve Afrika ülkeleri gelmektedir. Türkiye, ABD ile 2015'te imzalanan 'eğit-donat' anlaşması kapsamında Suriyeli ılımlı muhaliflerin eğitimine Kırşehir'de başlamıştır. Bu eğitim ağları, Türk doktrinine aşina bir elit korpusu oluşturarak, uzun vadede askeri işbirliğini kalıcı hale getirmeyi hedeflemektedir. VI. Karşı Propaganda ve Psikolojik Harp Analizi Askeri anlaşmalar ve harekatlar (Libya'da ne işimiz var, Suriyeli askerlerin eğitilmesi kararı vb.) hakkında meydana gelen karşı propagandalar, asimetrik savaş konseptinin bir parçası olarak psikolojik harp (PSYOPS) açısından değerlendirilmelidir. Bu tür propaganda faaliyetlerinin temel amacı, TSK'nın dış operasyonlarının meşruiyetini ve ulusal kaynakların doğru kullanıldığına dair kamu güvenini sarsmaktır. Mesajlar, rasyonel güvenlik tartışmasını kolayca "ihanet / macera" eksenine çekerek bilgi kirliliği yaratır. TSK, bu tehditlere karşı koymak için İstihbarat Sınıfı aracılığıyla modern teknolojiye (insanlı keşif uçakları, insansız hava araçları, termal kameralar, radarlar) yatırım yaparak Keşif, Gözetleme ve İstihbarat (ISR) kapasitesini geliştirmektedir. Bu, askeri faaliyetlerin fiziki alanda olduğu kadar, bilgi harp alanında da yoğun şekilde takip edildiğini göstermektedir. VII. Türk Ordusunun “Türk Dostluğu” Oluşturma Faaliyetleri Dışişleri, MSB, TİKA, YTB, Yunus Emre Enstitüsü ve Maarif Vakfı gibi kurumlar, Türkiye’nin gücünü yurt dışında entegre bir şekilde göstermektedir. Türkiye, GSMH'ya oranla en çok dış yardım yapan ülkedir. TSK, Eğit-Donat programları, barış gücü misyonları (Kosova, Bosna, Lübnan) ve afet yardımı (Pakistan, Somali, Haiti) aracılığıyla, askeri gücünü yumuşak güce dönüştürme çabası içindedir. Askeri varlığın olduğu sahalarda (örneğin Somali’deki üs çevresi), TİKA, YEE ve Maarif Vakfı’nın insani ve kültürel faaliyetleri (okul, hastane, altyapı) yürütülmektedir. Bu model, TSK'yı bölge halkları nezdinde sadece bir savaş gücü değil, aynı zamanda güvenilir bir kalkınma ve istikrar ortağı olarak konumlandırmaktadır. Sonuç Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk devlet aklı, Atlantik merkezli bir çevre ülkesi rolünden, Avrasya ve Afrika’nın kesişim noktasında belirleyici bir merkez güç rolüne geçmeyi hedefleyen, çok boyutlu ve proaktif bir strateji izlemektedir. TSK’nın Stratejik Konumu ve Orta-Uzun Vadeli Hedefleri: Derinlikli Savunma: Güney ve doğu sınırlarında terör ve istikrarsızlık kaynaklı riskleri, sınırların çok ötesinde, kalıcı üsler ve harekâtlarla karşılamak (Irak, Suriye, Libya, Somali). Denizsel Güç Projeksiyonu: Mavi Vatan doktrini çerçevesinde deniz yetki alanlarını korumak, Libya Mutabakatı gibi hukuki kazanımları askeri caydırıcılıkla pekiştirmek. Etki Alanı ve Ticaret Ağları: Balkanlar, Türk dünyası ve Afrika’da askerî eğitim, savunma sanayi ihracatı (2024’te 7.1 Milyar Dolar) ve kalkınma yardımı üçgeniyle uzun vadeli dostluk ve bağımlılık ağları kurmak. Türk Ordusu artık, geleneksel savunma hattının çok ötesinde, güney ve doğu ekseninde, ulusal çıkarların gerektirdiği her yerde konumlanmıştır. Stratejik olarak, NATO’nun içinde kalmakla birlikte, kendi çevresinde bağımsız oyun kurma yeteneğiyle öne çıkmaktadır. TSK, 1950’lerin "cephe ordusu" kimliğinden, 2020’lerin çok boyutlu, sanayi destekli, yumuşak güçle eklemlenmiş bölgesel güç ordusuna evrilmiştir. Bu evrimin sürdürülebilirliği, yoğun askeri aktivizmin ekonomik, diplomatik ve toplumsal maliyetlerinin yönetilebilmesine bağlı olacaktır.
Cemal Akkuş'un yazısı..

Türk Askeri Stratejisinin Jeopolitik Dönüşümü, Küresel Varlığı ve Orta-Uzun Vadeli Hedefler

Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal güvenlik stratejisi, pasif ve statik bir savunma duruşundan, ulusal çıkarların gerektirdiği her coğrafyada aktif caydırıcılık ve güç projeksiyonu kabiliyetine sahip, çok boyutlu ve hareketli bir yaklaşıma geçmiştir. Bu stratejik değişim, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde etkin bir şekilde varlık gösterdiğini kanıtlamaktadır. Bu rapor, Türkiye’nin askeri anlaşmalarını, yurt dışı üs faaliyetlerini, savunma sanayii dengesini ve yumuşak güç unsurlarıyla entegre stratejisini, tarihsel dönemler ve bölgesel odaklanmalar ekseninde derinlemesine incelemektedir.

I. Türkiye'nin Askeri Varlığının Tarihsel Evrimi ve Strateji Değişiklikleri

Türkiye’nin askeri stratejisi, dış politika hedeflerine ve küresel jeopolitik çevrenin gerekliliklerine bağlı olarak önemli değişiklikler göstermiştir.

1.1. 1950 Öncesi Dönem (Tek Parti / CHP Dönemi)

Bu dönemde temel stratejik hedef, Lozan Antlaşması'yla belirlenen statükoyu korumak ve iç bütünlüğü sağlamaktı. Askerî odaklanma kendi topraklarını korumaya odaklıydı; dışa dönük proje gücü fiilen yoktu. Askerî anlaşmalar kısıtlı kalmış, 1937 Sadabad Paktı gibi bölgesel güvenlik işbirlikleri öne çıkmıştır.

1.2. 1950–1960: Demokrat Parti (DP) Dönemi ve NATO Entegrasyonu

DP döneminde (1950-1960), Sovyet tehdidine karşı kolektif savunmaya dayanarak Batı kampına tam entegrasyon (1952 NATO üyeliği) üzerine kurulmuştur. Bu dönemde Türkiye'de yabancı üsler (İncirlik, Kurecik) kurumsallaşmış, ancak bunlar "Türkiye'nin üs kurması" değil, Türkiye'de yabancı üslerdi. Kore'ye asker gönderme, NATO'ya girişin ilk büyük askeri angajmanı oldu. Strateji, güvenliği NATO'ya emanet eden, dış projeksiyon kapasitesi olmayan bir Türkiye profili çiziyordu. Bu dönemde Türkiye-İsrail ilişkileri de ortak askeri işbirliği ve istihbarat paylaşımı yoluyla güçlenmiştir.

1.3. 1960–1980: Kırılmalar ve Otonomi Arayışı

Bu dönem, NATO üyeliği sürse de, 1964 Johnson Mektubu ve 1974 Kıbrıs Harekâtı ile birlikte Batı ittifakı çizgisi sorgulanmaya başlamıştır. Kıbrıs Barış Harekâtı (1974), Türkiye’nin ilk büyük çaplı dış askeri operasyonu ve fiilen kalıcı bir dış askerî varlık (Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri) yaratması açısından stratejik bir kırılma noktasıdır. Türkiye, bu dönemde hâlâ savunmacı olsa da, ulusal çıkarı için NATO’nun onaylamadığı bir operasyon yapabilme yeteneğini göstermiştir. 1960'ların ortalarından sonra ikili ilişkilerde soğuma yaşanmasıyla, Türkiye-İsrail ilişkileri 1950'lere kıyasla olumsuz seyretmeye başlamıştır.

1.4. 1980 Sonrası – 2002: Soğuk Savaş Sonrası ve Bölgesel Odaklanma

Soğuk Savaş'ın bitimiyle, ana odak terörle mücadeleye kaymıştır. 1990'lardan itibaren Kuzey Irak'ta PKK'ya karşı sınır ötesi harekâtlar ve yarı kalıcı üs bölgeleri ortaya çıkmıştır. 1996 Türkiye–İsrail Askerî İşbirliği Anlaşması ile İsrail, Türkiye’nin önemli askerî teknoloji ortağı haline gelmiş, 1996-1999 yılları arasında ilişkiler stratejik bir zirveye ulaşmıştır. Bu dönemde askeri bürokrasiye İsrail ile ilişkilerde karar alma yetkisi verildiği yorumları yapılmıştır. 1992’de kurulan TİKA ile öncelik yeni bağımsız Türk Cumhuriyetleri ve Balkanlar olmuştur. Strateji, sınırlarda bir "güvenlik kuşağı" oluşturmaya odaklanmıştır.

1.5. 2002’den Günümüze: Ak Parti Dönemi, Küresel Aktörlük ve Güç Projeksiyonu

Bu dönem, Türkiye'nin en sert yön değiştirme ve ölçek büyütme dönemidir. Stratejik hedef, ulusal güvenliğe yönelik tehditleri kaynağında bertaraf etmek ve çok boyutlu bir güç projeksiyonu kabiliyetini geliştirmektir.

2002–2011: Yumuşak güç ve barış gücü vurgusu öne çıkmıştır (Afganistan ISAF, Lübnan UNIFIL katkısı).

2016 Sonrası: Suriye’de (Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı) ve Irak’ta (Pençe serisi) derinlikli harekâtlar; Katar ve Somali'de kalıcı büyük eğitim/üs tesisleri; Libya’da fiili varlık kurulmuştur.

Mavi Vatan doktrini ile deniz stratejisi kurumsallaşmıştır.

Yurtdışı askeri üslerin kurulumu, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerde etkin bir varlık gösterdiğinin fiziksel yansımasıdır.

Türkiye-İsrail İlişkileri: 2011'de ilişkiler askıya alınmış, ancak 2016'da normalleşme anlaşması imzalanmıştır. 2018 yılında dahi, Meclis’te Ak Parti’nin askeri anlaşmaları iptal önergesini reddetmesi, askeri ve istihbarat bürokrasisinin siyasi gerilimlerin ötesinde ulusal güvenlik çıkarlarını gözeten bir mekanizma işlettiğini göstermektedir.

II. Türkiye'nin Küresel Askeri Ayak İzi: Üsler ve Bölgesel Analiz

MSB verilerine göre Türkiye’nin 68 ülke ile 89 askerî işbirliği çerçeve anlaşması, 65 ülke ile de eğitim ve teknik işbirliği anlaşması bulunmaktadır. Bu ağ, Türkiye’yi yakın çevresinde çok merkezli bir güvenlik sağlayıcıya dönüştürmektedir.

2.1. Ortadoğu ve Körfez: Stratejik Derinlik ve Üslerin Rolü

Ortadoğu ve Körfez’deki askeri varlık, terörle mücadeleden bölgesel denge kurmaya kadar geniş bir yelpazede stratejik hedeflere hizmet etmektedir.

Körfezdeki Türk-Katar Üssü en stratejik üs, Irak Bamarni Üssü PKK ile mücadelede en eski üs, Suriye’deki Resulayn ve El Bab üsleri PYD koridorunu bertaraf etme yolunda en kalabalık ve en yeni üs, Lübnan’daki üs ise deniz ve kara misyonları gerçekleştirebilecek istikrar sağlayıcı üs olarak öne çıkmaktadır.

Stratejik Anlamı: Katar üzerinden Körfez'de "sigorta sağlayan" aktör rolü üstlenmek; Irak ve Suriye’de terör örgütlerine karşı derinlikli savunma (Sınır ötesi terör koridorunun bertaraf edilmesi).

2.2. Afrika: Yumuşak Güçle Eklemlenen Askeri Varlık

Afrika kıtası, Türkiye’nin en aktif güç projeksiyon alanlarından biridir.

Somali (TURKSOM): Türkiye'nin yurt dışındaki en büyük eğitim üssüdür. Amacı, bölgesel istikrarı desteklemek ve yerel ordunun kapasitesini artırmaktır. Afrika Boynuzu ve Hint Okyanusu’ndaki deniz güvenliğine katkı sağlayarak etki alanını genişletmektedir.

Libya: 2019 Türkiye–Libya güvenlik ve askerî işbirliği anlaşması, Doğu Akdeniz'de jeopolitik denge kurma ve Mavi Vatan vizyonunun kilit unsurudur. Trablus ve batı Libya'da SİHA ve hava savunma unsurlarıyla TSK danışman ve fiili varlık sağlamaktadır.

Kalkınma ve Güvenlik Eklemlenmesi: TİKA’nın projelerinin yaklaşık %40’ı Afrika’da yoğunlaşmakta, Maarif Vakfı ve YEE hızla yayılmaktadır. Bu, askeri varlığı insani yardım ve kültürel bağlarla (Türkofili) destekleyen bir modeldir.

2.3. Balkanlar ve Türkistan (Orta Asya/Kafkaslar)

Balkanlar: Askerî varlık yoğun şekilde NATO/AB barış misyonu formatındadır (Kosova KFOR, Bosna EUFOR Althea 3). Arnavutluk’ta NATO çerçevesinde (Pasha Limanı desteği) işbirliği mevcuttur. TİKA ve YEE, bölgedeki kültürel ve tarihsel bağları güçlendirerek "sert güçle istikrar, yumuşak güçle Türkofili" formülünü uygulamaktadır.

Türkistan: 1990’lardan itibaren Azerbaycan, Kazakistan ve diğer Türk Cumhuriyetleri ile savunma işbirliği ve eğitim anlaşmaları bulunmaktadır. 2020 Karabağ Savaşı sonrası Azerbaycan’da ortak gözlem merkezi ve yoğun tatbikatlar, Türk Dünyası vizyonunun askeri alandaki en somut çıktısıdır.

2.4. Uzakdoğu, AB ve Amerika

Kalıcı üsler bulunmamakla birlikte, savunma ihracatı (Pakistan, Bangladeş, Endonezya) ve NATO/AB yükümlülükleri (Baltık hava polisliği, NATO karargâhları) üzerinden varlık sürdürülmektedir. Türkiye, Avrupa'yı artık birincil operasyon alanı değil, stratejik arka alan olarak görme eğilimindedir. Amerika kıtasında ise Maarif Vakfı ve YTB bursiyerleri aracılığıyla yumuşak güç faaliyetleri ağır basmaktadır.

III. Mavi Vatan Stratejisi: Deniz Odaklı Anlaşmalar

"Mavi Vatan" doktrini, Türkiye’nin deniz yetki alanlarındaki hak ve çıkarlarını güvence altına almayı amaçlayan, hukuki argümanlar ile askeri caydırıcılığı birleştiren stratejik bir deniz konseptidir.

Libya Mutabakatı: Türkiye ile Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması 27 Kasım 2019'da imzalanmış ve 30 Eylül 2020'de Birleşmiş Milletler tarafından onaylanmıştır. Bu diplomatik zafer, Doğu Akdeniz'de Yunanistan–GKRY–İsrail eksenini dengeleme aracıdır. Libya'nın doğusundaki Bingazi merkezli Temsilciler Meclisi'nin (Hafter destekli) bile bu mutabakatı onaylama kararı alması, anlaşmanın bölgesel geçerliliğinin tescili ve "uluslararası hukuk açısından büyük kazanım" olarak değerlendirilmiştir.

IV. Savunma Sanayii: Alış, Satış ve Stratejik Bağımlılık Dengesi

Savunma sanayii, Türkiye'nin dış politikasını destekleyen ve askeri kapasitesinin ekonomik temelini oluşturan kritik bir araç haline gelmiştir.

4.1. İhracat Performansı ve Stratejik Odak

Türk Savunma Sanayii İhracatı 2024 yılında 7.1 Milyar Dolar'a ulaşmıştır. Ocak-Ağustos 2024 döneminde ihracat gelirleri %9.8 oranında artmıştır. Türkiye, SIPRI verilerine göre dünya genelinde en fazla silah ihracatı yapan 12. ülke konumuna yükselmiştir.

İhracatın Stratejik Odakları: 2018-2022 dönemi ihracatının en büyük alıcıları sırasıyla Katar (%20), BAE (%17) ve Umman (%13) olmuştur. 2023 verilerine göre ise ABD, Çekya, Romanya, Polonya, Slovakya ve Bulgaristan NATO ve Avrupa bölgesine yapılan ihracatta öne çıkmıştır. Bu veriler, savunma sanayiinin Körfez'de diplomatik normalleşme ve Afrika/Doğu Avrupa’da nüfuz kazanımı için aktif bir araç olarak kullanıldığını göstermektedir. Ana ürünler SİHA'lar, zırhlı muharebe araçları ve deniz platformlarıdır.

4.2. Askeri Alış (İthalat) Profili ve Bağımlılık Analizi

İhracat hacmindeki artışa rağmen, Türkiye hala bazı kritik sistemler, özellikle motor teknolojileri ve belirli elektronik harp bileşenleri konusunda dışa bağımlılığını sürdürmektedir.

İthalatın Kaynağı: Türkiye’nin geleneksel askeri tedarik kaynakları NATO üyesi ülkeler olmuştur. Özellikle ABD'den ithalatın gelecekte bir miktar artış gösterebileceği öngörülmektedir. Bu durum, Türkiye'nin ulusal savunma sanayi hamlesine rağmen, stratejik kritik sistemlerde NATO içi tedarik zincirine olan yapısal ihtiyacını koruduğunu göstermektedir. Stratejik hedef, yüksek katma değerli ürünlerin ihracatında kalıcı artış sağlayarak bu bağımlılığı sıfıra indirmek ve tedarikçilerle alıcılar arasındaki bağımlılık dengesini değiştirmektir.

V. NATO İçi ve Bağımsız Süreçlerin Anlamı

Türkiye’nin askeri ilişkileri, NATO içi yükümlülükler ve bağımsız ulusal çıkarlar ekseninde ikiye ayrılmaktadır.

NATO İçi: Kosova (KFOR), Bosna (EUFOR), Karadeniz deniz devriyeleri gibi misyonlarda aktif katkı ve komuta yapılarında yer alma.

NATO Dışı (Bağımsız): Suriye, Kuzey Irak, Libya, Somali, Katar, Azerbaycan'daki tüm kritik dış üs ve harekât alanları NATO şemsiyesi dışında, tamamen ikili ya da ulusal kararlarla yürütülmektedir. Bu, NATO'nun tehdit algılama ve müdahale hızının Türkiye’nin acil ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kaldığı durumlarda operasyonel esneklik sağlamaktadır.

Eğit-Donat Programları: 1950’lerden bu yana 67 ülkeden 54.576 askerî personel Türkiye’de eğitim görmüş; bunların 34.144’ü son 10 yılda eğitim almıştır. İlk ortak Pakistan, ardından Azerbaycan, Orta Asya, Balkanlar ve Afrika ülkeleri gelmektedir. Türkiye, ABD ile 2015'te imzalanan 'eğit-donat' anlaşması kapsamında Suriyeli ılımlı muhaliflerin eğitimine Kırşehir'de başlamıştır. Bu eğitim ağları, Türk doktrinine aşina bir elit korpusu oluşturarak, uzun vadede askeri işbirliğini kalıcı hale getirmeyi hedeflemektedir.

VI. Karşı Propaganda ve Psikolojik Harp Analizi

Askeri anlaşmalar ve harekatlar (Libya'da ne işimiz var, Suriyeli askerlerin eğitilmesi kararı vb.) hakkında meydana gelen karşı propagandalar, asimetrik savaş konseptinin bir parçası olarak psikolojik harp (PSYOPS) açısından değerlendirilmelidir.

Bu tür propaganda faaliyetlerinin temel amacı, TSK'nın dış operasyonlarının meşruiyetini ve ulusal kaynakların doğru kullanıldığına dair kamu güvenini sarsmaktır. Mesajlar, rasyonel güvenlik tartışmasını kolayca "ihanet / macera" eksenine çekerek bilgi kirliliği yaratır.

TSK, bu tehditlere karşı koymak için İstihbarat Sınıfı aracılığıyla modern teknolojiye (insanlı keşif uçakları, insansız hava araçları, termal kameralar, radarlar) yatırım yaparak Keşif, Gözetleme ve İstihbarat (ISR) kapasitesini geliştirmektedir. Bu, askeri faaliyetlerin fiziki alanda olduğu kadar, bilgi harp alanında da yoğun şekilde takip edildiğini göstermektedir.

VII. Türk Ordusunun “Türk Dostluğu” Oluşturma Faaliyetleri

Dışişleri, MSB, TİKA, YTB, Yunus Emre Enstitüsü ve Maarif Vakfı gibi kurumlar, Türkiye’nin gücünü yurt dışında entegre bir şekilde göstermektedir. Türkiye, GSMH'ya oranla en çok dış yardım yapan ülkedir.

TSK, Eğit-Donat programları, barış gücü misyonları (Kosova, Bosna, Lübnan) ve afet yardımı (Pakistan, Somali, Haiti) aracılığıyla, askeri gücünü yumuşak güce dönüştürme çabası içindedir. Askeri varlığın olduğu sahalarda (örneğin Somali’deki üs çevresi), TİKA, YEE ve Maarif Vakfı’nın insani ve kültürel faaliyetleri (okul, hastane, altyapı) yürütülmektedir. Bu model, TSK'yı bölge halkları nezdinde sadece bir savaş gücü değil, aynı zamanda güvenilir bir kalkınma ve istikrar ortağı olarak konumlandırmaktadır.

Sonuç

Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk devlet aklı, Atlantik merkezli bir çevre ülkesi rolünden, Avrasya ve Afrika’nın kesişim noktasında belirleyici bir merkez güç rolüne geçmeyi hedefleyen, çok boyutlu ve proaktif bir strateji izlemektedir.

TSK’nın Stratejik Konumu ve Orta-Uzun Vadeli Hedefleri:

Derinlikli Savunma: Güney ve doğu sınırlarında terör ve istikrarsızlık kaynaklı riskleri, sınırların çok ötesinde, kalıcı üsler ve harekâtlarla karşılamak (Irak, Suriye, Libya, Somali).

Denizsel Güç Projeksiyonu: Mavi Vatan doktrini çerçevesinde deniz yetki alanlarını korumak, Libya Mutabakatı gibi hukuki kazanımları askeri caydırıcılıkla pekiştirmek.

Etki Alanı ve Ticaret Ağları: Balkanlar, Türk dünyası ve Afrika’da askerî eğitim, savunma sanayi ihracatı (2024’te 7.1 Milyar Dolar) ve kalkınma yardımı üçgeniyle uzun vadeli dostluk ve bağımlılık ağları kurmak.

Türk Ordusu artık, geleneksel savunma hattının çok ötesinde, güney ve doğu ekseninde, ulusal çıkarların gerektirdiği her yerde konumlanmıştır.

Stratejik olarak, NATO’nun içinde kalmakla birlikte, kendi çevresinde bağımsız oyun kurma yeteneğiyle öne çıkmaktadır. TSK, 1950’lerin "cephe ordusu" kimliğinden, 2020’lerin çok boyutlu, sanayi destekli, yumuşak güçle eklemlenmiş bölgesel güç ordusuna evrilmiştir. Bu evrimin sürdürülebilirliği, yoğun askeri aktivizmin ekonomik, diplomatik ve toplumsal maliyetlerinin yönetilebilmesine bağlı olacaktır.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kureselakdeniz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.